Sabah saat 07:30 ÜÇKUYULAR (Kavşakta Pamukkale Yazıhanesi Önü), 07:35 HATAY İnönü Caddesi (Susuzdede Parkı-Hatay İstikametindeki Durak), 07:40 ÜÇYOL (Ziraat Bankası Önü), 07:55 ALSANCAK (Lozan Fuar Kapısı Önü), 08:05 Bornova (Ege Ünv. Hastanesi Önü), 08:15 Bayraklı (Altınyol Üstgeçit), 08:20 KARŞIYAKA (Anıt Karşısı), 08:25 KARŞIYAKA (Yunuslar Karşısı), 08:30 BOSTANLI İSKELE (İskelenin Karşısı, Suat Taşer Açık Hava Tiyatrosu Önü) 08:35 MAVİŞEHİR’de (Mavibahçe Avm Karşısı) siz değerli konuklarımızla buluşarak, turumuza başlıyoruz. Bugünkü ziyaret noktalarımızın öyküleri ve ilgili dönemin karakteristik özellikleri hakkında yapacağımız keyifli sohbetler eşliğinde, izleyeceğimiz yol güzergâhında vereceğimiz (ekstra) kahvaltı molası ile birlikte, iki saat kadar sonra Bergama’ya varıyor ve 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiş olan BERGAMA AKROPOLÜ’nü ziyaret ediyoruz. Ziyaretimizi takiben kent merkezine ulaşıyor ve öğle yemeği için vereceğimiz serbest zamanın ardından BERGAMA MÜZESİ’ni ve ardından ASKLEPEİON’u ziyaret ederek, programımızı tamamlıyor ve dönüş yolculuğumuza başlıyoruz. Akşam saat 20.00 civarında İzmir’e varıyor ve bir başka PNR MAGIC TRAVEL AGENCY gezimizde görüşmek üzere, siz değerli misafirlerimizle vedalaşıyoruz.
Pergamon Antik Kenti: Helenlerden çok önce Batı Anadolu'da Pelasglar ve Luwiler yaşıyordu. Yerleşimin Helen dilinde “Pergamon”a dönüşen adı, “müstahkem mevki” anlamına gelir. Krallık döneminden önceki Erken Pergamon’un yerleşim tarihi hakkında bildiklerimiz çok azdır ve bu da bize M.Ö. 3. yüzyılın öncesinde Pergamon’un “bölgeüstü” bir önem taşımadığını gösterir. Adının da ifade ettiği gibi savunmaya pek elverişli olması, Helenistik dönemde ona parlak bir gelecek sunacaktır. İskender’in ölümünden sonra ardılları arasında çıkan savaşlarda Lysimakhos M.Ö. 301’den itibaren Pergamon’un da içinde bulunduğu Mysia bölgesini ele geçirir. Lysimakhos’un elde ettiği savaş ganimetinin büyük bir bölümüne Pergamon’da “bekçilik” eden generali Phileteros yirmi yıl boyunca ona sadık bir vali olmuş ve onun ölümünün ardından da kendini Pergamon hükümdarı ilan ederek, Batı Anadolu’nun en görkemli Helenistik Krallığının temelini atmıştır. Ardıllarından II. Eumenis ve II. Attalos dönemlerinde en parlak çağını yaşayan Pergamon Krallığı Batı Anadolu’nun büyük bir bölümüne egemen olmuş, gücünün ve sınırlarının doruğuna ulaşmıştır. Büyüleyici Zeus Sunağı ve dillere destan Pergamon Kütüphanesi ve parşömen bu dönemde ortaya çıkmış, mimarlık, heykeltıraşlık, tıp ve eczacılıkta büyük gelişmeler kaydetmiştir. Pergamon’un son ve spekülasyon kaldırır kişilikli kralı III. Attalos, zor korunan mevcut güç dengelerinin tanınması ve kollanması adına krallığını, egemen olduğu tüm topraklarıyla birlikte Roma halkına vasiyet etmiş ve ülkesi artık Roma’nın Asia Eyaletinin bir parçası olmuştur.
Arkeolojik kazıların ilk olarak 1878’te başladığı Bergama Akropolü Ören Yerinde bugün görülen başlıca yapılar ve yapı kalıntıları şunlardır: Heroon (Anıtsal Kahraman Mezarı), Kent Surları ve Kapıları, Propylon (Anıtsal Kapı), Athena Kutsal Alanı, Eumenis Sarayı, Attalos Sarayı, Kütüphane, Traian Tapınağı, Tiyatro, Dionysos Tapınağı, Zeus Sunağı, Agora v.b.
Bergama Antik Kenti 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiştir.
Bergama Müzesi: Bergama Müzesinde sergilenen arkeolojik eserlerin büyük çoğunluğunu Akropol, Asklepeion, Kızıl Avlu (Serapeion), Musalla Mezarlığı alanında yapılan kazılardan bulunan eserler oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra Bergama’nın yakın çevresindeki Pitane (Çandarlı), Myrina (Güzelhisar), Gryneion (Yeni Şakran) antik kentleri, Kestel ve Yortanlı (Allionai) Barajı Kurtarma kazıları ile Bergama merkezde, Dikili Çandarlı arkeolojik sit alanlarında yapılan kazılarda ortaya çıkartılan eserler oluşturmaktadır. Eser sergilemesinde Tunç döneminden başlayan kronoloji Osmanlı dönemi sonuna kadar geniş zaman aralığını kapsamaktadır.
Asklepeion: Asklepeionlar, Helen dünyasında Tıp Tanrısı Asklepeios adına kutsanmış şifa merkezleridir. Bu merkezlerde sıklıkla uygulanan “rüya ve telkin” tedavisinin yanı sıra halk tıbbı uygulamaları da yapılmaktaydı. M.S. II. yüzyılın sonlarında yaşamış olan Lidyalı gezgin ve coğrafyacı Pausanias’ın, Bergama Asklepeion’unun kuruluşuna yönelik aktardıklarına göre, bölgenin seçkin kişilerinden Arkhias, Pindasos (Madra) dağında avlanırken yaralanmış ve Bergama’da kendini tedavi edecek bir hekim bulamayınca, Yunanistan’a giderek, Epidauros Asklepeion’unda tedavi görmüştür. Tedavisinden memnun kalan Arkhias, dönüşte kendi memleketi Bergama’da da böyle bir tedavi merkezi kurmak istemiş ve böylece M.Ö. 370 civarında, Epidauros ve Kos’tan (İstanköy) getirttiği asklepiadlar (Rahip – Hekimler) ile Bergama Asklepeion’unun kurulmasını sağlamıştır. Antik dünyanın en önemli üç merkezinden biri olan Bergama Asklepeion’unun parlak dönemlerinin sonu M.S. 262’de Bergama’yı oldukça hırpalayan deprem ile gelmiştir. O dönemde Hıristiyanlığın giderek, güçlenerek, pagan inançlara karşı çok sert mücadele vermesi, Bergama Asklepeion’unun sonunu getirmiştir.
Arkeolojik kazıların ilk olarak 1900-1913 yıllarında yapıldığı Bergama Asklepeion Ören Yerinde bugün görülen başlıca yapılar ve yapı kalıntıları şunlardır: Kutsal Yol, Propylon (Anıtsal Giriş), Asklepeios Tapınağı, Kütüphane, Sütunlu Galeri, Tiyatro, Rüya – Telkin Odaları, Kaplıca Binası v.b.